Tekel işçileri: Ankara sokaklarında 78 gün direniş
[pdf]
Temmuz 2007 deki genel seçimlerinde 47% oranında oy alıp mecliste tek başına büyük çoğunluğa sahip olduktan sonra, kendini şimdi de haftalarca süren Tekel işçilerinin grev ve eylemleri ve de halkın onlara kapsamlı desteğiyle karşı karşıya bulmuştu. „İş, ekmek yoksa barışta yok!“ „Ölmek var dönmek yok!“,“Kavga bitmedi daha yeni başlıyor!“ İki buçuk ay boyunca hergün Ankara sokaklarında çınlayan sloganlardan birkaç tanesi.
Mayıs’ın sonuna dogru Tekel işçilerinin çeşitli şehirlerde Türk-İş bürolarını işgal etmeleri de onların mücadele azminin altını bir daha çiziyor.
Tekel direnişinin anlamı
Tekel işçileri her ne kadar istediklerini daha ele geçirmedilerse de cok önemli şeyelere ulaştılar
1. Türk ya da Kürt, değişik kökenden işçiler hakları için birlikte mücadele ettliler. Bu, „böl ve yönet“ politikasından çıkış yolunu gösteriyor.
2. Erdoğan başbakanlığındaki AKP hükümeti işçi çıkarları karşısında pozisiyonunu almak zorunda kalıp, temel yaşam ihtiyaçları dogrultusunda mücadele eden işçilerin üzerine polisi tekrar salarak açık ve net olarak kimin tarafında oldugunu gösterdi. Diğer büyük partilerin hepsi kapitalist politikaları temsil ediyorlar. Bu, şimdiye kadar seçimlerde AKP’ye oy vermiş olan işçiler tarafından iliklerine kadar hissedildi.
3. İşçilerin alttan özörgütlülükleri, mücadelenin sık sık sendika liderlerinin iradesine karşı yürütülmesi ve zaman zaman da çatışmaya dönüşmesini gerektirdi: İşçiler çadırların kurulmasını kabul ettirip 17 Ocak’ta genel grev çağrısına kadar mücadelenin yükselmesini zorladılar.
Tekel mücadelesinin ve önümüzdeki diğer direnişlerin kazanılması için başka sonuçların da çıkarılması lazım:
1. Sendika liderleri sürekli şekilde daha ileri istemlere zorlanıldı. Ama bu liderlere, mücadeleci ve demokratik sendikalar için tavır koyabilecek alternatifin, muhalefet olarak sendikalarda mücedeleci ve mücadele eden işçiler arasında bir ağ kurularak daha oluşturulması lazım. Her an seçme ve geri çağırma; bütün fonksiyonerlerin işçi hareketine her an hesap verme yükümlülüğü gibi demokratik prensiplerin sendikalarda da kabul ettirilmesi lazım. Hiç bir fonksiyonerin ücreti bir kalifiye işçi ücreti otalamasının üzerinde olmamalı.
2. Önümüzdeki işçi harekerlerine daha fazla işçinin katılımını sağlamak, daha canlı direnişleri mümkün kılmak ve sendika liderlerinin blokadını kırabilme yeteneğini oluşturmak için ta başından itibaren buralarda alttan eylem komiteleriyle, kendi karar verme yapılanmalarıyla, işçilerin özörgütlenme mücadelesi verilmelidir.
3. İşçilerin politik çıkar temsililiyeti inşaa edilmelidir. işçiler açısından AKP, MHP ve CHP ile bağların kitlesel şekilden koparılması ancak böyle bağımsız, demokratik ve mücadeleci bir işçi gücü ortaya çıkarsa mümkündür. Böyle bir partinin kendini ispatı sadece, Tekel mücadelesi gibi mücadelelerde, özelleştirilmiş işletemerin, bankaların, büyük şirket gruplarının gücünü bertaraf etmek için, bunların tekrar devletleştirilmesini savunan sosyalist bir programla mükün olur.
Be the first to comment